28 Ocak 2010 Perşembe

Tuncer Cücenoğlu: Gergedan'laşan Dünya

Tuncer Cücenoğlu
Gergedan'laşan Dünya
Gergedan (Le Rhinoceros) çağdaş dünya tiyatrosunun en önemli yazarlarından Rumen asıllı Fransız Eugene Ionesco’nun en ünlü oyunlarından birinin adıdır.

Ancak yalnızca Gergedan’ı değil, Kel Şarkıcı, Ders, Sandalyeler, İki Kişilik Hırgür, Amedee, Kral Ölüyor ve Macbett adlı oyunlarını da Dünya tiyatrosuna armağan etmeyi başarmıştır yazarımız.

Ionesco, ülkemizde Ankara ve İstanbul Devlet Tiyatroları’nda da sahnelenen Gergedan’ı 1959 yılında yazmıştır. (Ankara’daki uygulamasında, burada rahmetle anıyorum Kerim Afşar, İstanbul’dakinde ise Zafer Ergin unutulmaz kompozisyonlar çizmişlerdir.)

Kuşkusuz yazarın tüm bu başarılı oyunları içinde, birçok tiyatrosever gibi, beni de derinden etkileyen en önemli oyunu Gergedan’dır…

Hele günümüz Türkiye’sinin olumsuz koşullarında Gergedan bir daha önem kazanmıştır benim için…

45 yıllık geçmişe sahip

Bir tiyatro yapıtı yazıldığından yüzlerce yıl sonra sahnelendiğinde bile coşku uyandırabiliyorsa, uyarabiliyorsa insanları, kalıcı olabilmeyi başarmış demektir. Çünkü yaşanılan günlere ulaştırmayı bilmiştir sağlam iletisini.

İşte Gergedan da 45 yıllık bir geçmişe sahip olmasına karşın, dünya durdukça her zaman sahnelenecek ve güncelliğini hiç yitirmeyecek oyunlardan biridir.

Gergedan’ın konusu kısaca şöyle:

Bir taşra kentinde Berenger ve Jean adlı iki arkadaş bir kahvede oturmuş söyleşmektedirler. Berenger sıkıntılıdır ve içmektedir. Çalıştığı iş ortamından memnun değildir çünkü.

Birden kahvenin de bulunduğu kentin büyük meydanından bir gergedan hızla geçer… Geçmekle de kalmaz, bir kediyi de ezer…

Kahvedekiler gergedanlar üstüne tartışmaya başlarlar… Tartışma giderek alevlenmektedir ancak bir canlının yaşamına son veren gergedanla ilgili önlem almaya yönelik hiçbir düşünce ileri sürülmemektedir tartışmacılar tarafından…

Ertesi gün Berenger’in çalıştığı iş yerinde gergedan tartışmasının sürdüğünü görürüz… Wisser bunun bir propaganda olduğunu söyler. Kuşkusuz Berenger

olaya tanıklık ettiğini duyurarak bu görüşe karşı çıkar ve propaganda değil bir gerçek olduğunu savunur gergedanın.

Bu arada bir iş arkadaşının karısı yanlarına gelerek, kocasının rahatsızlandığını bu nedenle de işe gelemeyeceğini söyler ve yol boyunca bir gergedan tarafından izlendiğini anlatır… Nitekim az sonra merdiveni çıkmaya çalışan bir gergedanın homurtuları duyulur… Kadın gelen gergedanı hemen tanır… Kocasıdır.

Bütün kent gergedan öyküleriyle çalkalanmaktadır artık…

Berenger arkadaşı Jean’ı görmek için evine gider… Arkadaşı hastalanmıştır. O da nesi? Alnında da bir boynuz çıkmıştır Jean’ın… Berenger arkadaşının kendisine saldırmak için eyleme geçeceğini anlayıp, kendini dışarıya zor atar ve kurtarır canını…

Ertesi gün Berenger’in evine, aydın arkadaşı Stech gelir ve gergedanlaşmanın bütün toplumsal sınıflara yayıldığını anlatıp, bunun nesnel açıklamasını yapmaya çalışır.

Birden Berenger’in nişanlısı Daisy içeriye endişeyle girer ve gergedanların radyoevini de ele geçirdiklerini söyler…

Bu arada başında “Bu bir propaganda!” diye olayı küçümseyen Wissen “İnsan zamana ayak uydurmalı!” demeye başlamıştır bile…

Bütün kurumlar gergedanlaşmaktan paylarını almaya başlamışlardır giderek…

Sokak ve caddelerde o garip homurtularıyla kendilerine göre inleme ve öfkeyi andıran marşlar söyleyerek dolaşmaktadırlar düzenli öbekler halinde gergedanlar…

Üstelik önlerine çıkan her şeyi ezerek ve yok ederek…

Gergedanlaşmak…

Geride yalnızca düzene zaten karşı olan Berenger ile onu çok seven nişanlısı Daisy kalmıştır.

Ancak sevgi de gergedanlaşmayı önleyemez ve Daisy de katılır birden kervana…Üstelik Berenger’in tüm uyarılarına karşın…

Berenger insan olarak yapayalnızdır artık…

Ancak direncini yitirmemiştir… Tek başına kalsa da insan olmayı sürdüreceğini haykırarak silaha sarılır…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder